bir gun aniden basimi kaldirip dedim ki, bu uc nokta arasindaki gerilimde yasiyoruz, ikimiz, ayri ayri:
demir demirkan - butun zaferlerim
jeux d'enfant
feridun duzagac- senin yuzunden.
bu sirayla geldiler carkimiza, ucu ayni anda var simdi
onlar var, biz yokuz.
bu ucunun yarattigi alanda dolanip duruyoruz yine de
butun basarilarin, butun basarilarim, kendimizi yapmalarimiz
hala birbirimize gore, birbirimiz ugruna, birbirimize nispeten.
o yarattigin basarili ve guclu adam, hayalini bana anlattigindan yapilmakta hala.
bu kadinin her seyi bilmesi, sen buna hayran oldugundan.
ve biz bu alanin içinde asla çarpismadan
birbirimize hic degmeden devinip duruyoruz
bu ihtimali hep sakli ve gercek tutarak
gelecekte bir yerlere yerlestirip, aksiyonun kendisinin gercekligini hep oteye atarak.
yolda hep birbirimizin biraktigi izlere rastlayip, etki alanlari icinden soyle bir gecerek
ve her seyi yillar oncesinde ve yillar sonrasinda sakli tutarak...
bu yuzden jeux d'enfant in bir baska yorumlamasina donduk bu halimizle,
hic surtunmeden gecen 10 yil sonraki carpismayi bekliyoruz.
ve su an dinlerken demirkan i parmak uclarimdan dirseklerime sizliyorum
gogus kafesimden adrenalin karin agrisina donusuyor yavasca
varligini unuttugum evdin odasi apacik onunde gozlerimin
hala en cok boyle, su anda, 'hissediyorum' sinirlara kadar.
bu ucgen icinde kolumuza baskalarini da taktik tabi
ama biz de minik daireleriz ya durumumuzu gosteren tabloda
iste bizim dairelerimizin ortasindaki renk ayni hala, bir.
dis cemberler donusumde, benimki bir ara gokkusagi !
ama iste ayni zaferlerimiz gibi, onlar da birbirimizden oturu, varlar, oyleler, o'lar.
"ben senden sonra kimi optuysem senin yuzunden, guzel yuzunden !"
ne yaptisam cabaydi donusturme, yok etme, hic olmaszsa yok sayma cabasi.
defalarca uzerine gittim yuzleseyim oyle bitsin bari diye, bitmedi.
aslinda bitti de bitmedi biliyorum.
birakmayi, yok olmayi, silinmeyi, gozlemeyi, sonra kendi dunyamizi gozlemeyi, yine de sevgi duyabilmeyi, baska baslar oksayabilmeyi, yurumeyi ogrendik.
sonra da baska bir gun baska bir imaj dogdu zihnime
biz hala assos'ta o kayanin uzerinde oturuyoruz aslinda yan yana.
orasi cok arkada, orasi cok derinde, cok soyutta, cok ruhta.
oradayiz, ikimiz de biliyoruz, hissediyoruz.
oradan gitmiyoruz, gitmek istemiyoruz. gidersek oradan, bitecek.
asil ve gercekten, o zaman sona erecek.
bu cumleyi; o zaman'i zarf degil de: o ->isaret sifati, zaman->isim seklinde kurmayi da isterdim aslinda ben
cok da yanlis olmazdi hani cunku o yanyanaligin zamani akmakta orada.
ama agustin in anlattigi gibi, o yanyanalik yokken, onun zamani da yoktu, o olmadiginda, zamani da olmayacak ve biz bitecek 'gercekten'.
biz burada ne yasamakta olursak olalim,
oradan kendimizi yan yana izliyoruz sanki.
asil korkum herhangi birine gitmen degil yani. oradan gitmen,
o kayanin uzerinden kalkip ben manzaraya bakarken, gozumden degil hissimden kacar da gidersen diye!
olsa olsa bir sabaha karsi olur herhalde diyorum, hava keskin soguk, taze ve durgun, sessiz.
cunku sen sabaha karsi seversin cikip gitmeyi.
baska hangi taslara takilir gozlerin giderken? hangi taslara dokunur ayaklarin? gokyuzune mi bakarsin yoksa? sigarani yakmaya calistigindan, onun ucu ve atesten baska bir sey gormez misin ki? artik kucuk olmayan kedi, atesle oynamakta degil de onunla sigara mi yakmaktadir?
kim bilir.
ama vedalasir da gidersen, bir aksam ustu olur bu mutlaka. pek ihtimal vermiyorum gerci buna. biz hic vedalasip ayrilamadik cunku. biz hic ayrildik mi bazen onu bile bilmiyorum.
fark ettim ki sonra ben iyi mutlu basarili keyifli olmak istemiyorum
cunku bunlar hep gitmek, artik orada olmamak
donusmek, baskasina evrilmek.
tam olarak yuruyup gitmek kendi yoluna.
ben hala bunu yapmak istemiyorum.
belki sevgime vefamdan, belki hatiralara, belki o zamanda var olmaya devam eden kucuk cansu ya; bence her seye ragmen en az sana.
aziz bir dostsa senin ben git dedikten sonra
artik
kalkmis yokusu yariladigini soyluyor.
oyle mi hakikaten cocuk?
gitmeyi mi istiyorsun artik?
artik yeter mi ?
yoksa, gittin mi hakikaten?